Eylül; Cenin Pozisyonundan Çıkmak Zamanıdır…

Şubat ayında doğmama rağmen asla bir kış çocuğu olamadım. En azından iklimsel bazda. Hava azıcık eser, benim burun kızarır…

Ama şunu net olarak söylemek isterim ki, sonbaharın ve kışın gözünü seveyim. Yaz geldi mi herkese bir hararettir çöküyor, hiçbir şey yapası gelmiyor insanın. Müzeler, kültür merkezleri etkinliklerini ya kesiyor ya da da ağırdan alıyor.  Hele arkadaşlarının yıllık izinlerine kendi boşluklarını denk getirip bir tatil de yapamadıysan benim gibi, eylülü göz yaşlarıyla karşılamak işten bile değil. Şöyle bir “neler oldu bitti” diye yazmak istedim ben de, eylüle kavuşana kadar.

16 Temmuz Zorlu PSM Mercan Dede Konseri

zorlumercan

Mercan Dede’yi ilk kez 2012’de İstiklal Caddesi’ndeki Borusan’da dinlemiştim. Kendisinin ekip kurma becesini her zaman takdir ettim. O konserde misafir sanatçı olarak boy gösteren Mert’ten önceki yazılarımda bahsetmiştim sanıyorum. Kendisi yaşına göre takdire şayan bir perküsyoncu. Cafer Nazlıbaş’ı da bu konserde keşfetmiş ve kemâne nasıl ağlatılır ve hâttâ ağlatır öğrenmiştim.

Zorlu PSM konserinde ise yine Mert ve Ergün Şenlendirici ekipte ve as oyunculardandı. Sololarını dinlemek de büyük keyif oldu. Görsel açıdan da doyurucu bir konser oldu. Anjelika Akbar sahneye ilk geldiğinde kendi parçalarını çaldı, ardından zannediyorum hep birlikte bir doğaçlama performansı izledik ve kadın-erkek semazenlerden de bir performans sunuldu.

mercan-dede-konserleri-680x448

Harbiye Açıkhava’da tadından yenmez Tarkan, bülent Ortaçgil ve Birsen Tezer Konserleri

images (1)

Harbiye Açıkhava benim konser anlamında vazgeçilmez mekanım. o atmosferi bulabildiğim başka bir yer yok. Bu sene de Tarkan ve Bülent Ortaçgil&Birsen Tezer performanslarını kaçırmadım. Birsen Tezer dinlerken yoga yapmayı deneyeceğim bir gün, zira ben sessiz ya da enstrümental müzik eşliğinde değil sadece yönlendirmeli meditasyonla konsantre olabiliyorum ve bu kadın sesiyle insana sıkı sıkı sarılmak için doğmuş ve şarkı söylüyor adeta. Tek eleştirim, biraz daha özenli hazırlanması yönünde. Saçları ve makyajını kendi yapıyor sanırım, dev ekranda yüzü çok yorgun ve solgun gözüküyor. Ha, ben gözümü de kapatır dinlerim, o ayrı. Ve belki düet olduğu içindir ama bir “Hoşgeldin”i bizden esirgemese daha hoş olurdu. Bülent Ortaçgil desen yine tonton, yine “kafamı karıştırmayın” derdinde:) Kendi kafasında bir sıralaması var, e ordan burdan çığlık çığlığa şarkı istenmesinden de yoruluyor artık… Velhâsıl son derece keyifli usul usul dinledik kendilerini… (foto: istanbul.com)

tarkangece

Tarkan’ı ise ilk günlerde ve son günlerinden birinde performansının farklılığı yüzünden ona bir şey söylemek istemiyorum ama bana kalırsa enerji açısından çok farklıydı. 8-9 gün neredeyse durup dinlenmeden konser vermesinden mütevellit anlaşılabilir bir durum. Ama o dekor neydi öyle, evlerde bile bulunduramadığımız 30 yıl öncesinden kalan bir halı, kalın kırmızı kadife perdeler, kristal avizeler… 80’lerde akraba ziyaretine gitmişiz gibiydi. Tarkan’ın özel isteğiymiş bu konsept. Ayrıca görsel anlamda tek yaptığı ritme göre sahneye verilen dumanlar ve ara sıra aşağıya inip tekrar yukarıya çıkarılan avizelerden ibaretti. Kendi dansına lafım yok ama çok baygın ve sıradan durmuyor mu artık bu sadelik… Bir ara perde kapanıyor sadece kendisi sahnede kalıyor ve diyorsunuz ki “bir şey olacak herhalde sahnede bir değişiklik yapılıyor” şarkı bitince perde aynen açılıyor :) Bari beklenti içerisine sokmasalar…

Bununla beraber protokoldekileri selamlayıp, fazlaca övgüde, aşırı sevgi gösterilerinde bulunmamasıyla ve sahnenin her yerini adım adım dolaşıp en arkadaki seyirciyle bile göz teması kurması, fotoğraf çekilirken durup uzun uzun poz vermesi tabii ki onun tatlı mütevaziliğinin eseri ve her ahvâlde yine gönlümüzü alma sebebi..

Sırçacı 14, Swedish Coffee, Cem Karakuş Parti, Postkolik Parti

Uzun zamandır görüşemediğim sevgili arkadaşım Cem Karakuş’un sevimli Vespa’sının arkasına atlayıp ordan oraya koşturdum bu 1 ay içerisinde.

Kendisi bir blog açıp 6 ay içerisinde kazandığı ivmeyle neredeyse bir Vedat Milör’e başat kariyer edinecek gibi duruyor. Sadece gurmelik eylemez kendisi. İyi yemek yapar,  iyi müzikten de anlar, et terbiyesinden de. (Ünlü makarna salatasını haftada 3  kez yapsa, sanırım tabak bile kullanmam.)

1919658_852229828120725_4169030279560854254_n (1)

Ara sıra bana pantolonumun paça boyuna uygun ayakkabı tavsiyesi vermeyi de ihmal etmez. Merak edenler www.cemkarakus.com u ziyaret ederse pişman olmaz.

Cem’le ilk ziyaretimiz Sırçacı 14’e oldu. Burası Yeniköy sahilinde yer alan bir mekan. İlk bakışta dikkatimi çeker miydi bilmiyorum. Ama mönüsünde; sunumundan tadına, her şeyiyle harika atıştırmalıklar bulundurduğunu söyleyebilirim.

bb74185a74d2326f7cae2047e9086fbaÖzellikle somonlu avokado hala aklımdan çıkmıyor. Böyle yumuşacık bir lezzet olamaz.

Mücverler de evdekinden farklı, sosuyla birleşince ayrı bir şahane tada dönüşüyor.

c6fb4dadf3eee7e1c719b1a332b0cff9

Mekanda, ödüllü ve sevimli bir barmenin ellerinden değişik kokteyller içme fırsatım da oldu. Bloody Mary’si gerçekten muhteşemdi. Kadehlerin kenarındaki patlayan şekerlere olan özlemimi görüp bir paket de patlayan şeker armağan etti kendisi bana:) Son olarak lychee ve çilekle yapılan Coco Berry’sini de denemekte fayda var.

4c9e12e2d05493033734e9c46aa5c127

Lychee ile daha yakından haşır neşir olmam gerek, o ne güzel meyvedir öyle!

Swedish Coffee Point

IMG_5046

Mest olarak ayrıldığımız bir başka mekan da Cihangir’deki küçücük ama şık “Swedish Coffee Point” hoşsohbet bir beyfendinin işletmeciliğinde açılmış, filtre kahveleri mis, tatlıları mutluluk hormonlarını tavan yaptırırken suçluluk duygularını da aşağı çekiyor; zira kalori bombası değil son derece sağlıklı lezzetler de var. Yulaflı çikolata topunun tarifini umutsuzca sordum, tabii ki vermedi Cem bey.

Rumelihisarı La Bottega Birsin-Cem Karakuş Parti

Cem-Karakuş-620x348

Gelelim Cem Karakuş Partisi’ne. LA Bottega Birsin’de 10 eylülde pek tatlı bir kitleyle bir araya geldim sayesinde. Cem şefin makarnasına dalıp kutumubu eşliğinde eğlenceli fotoğraflar çektirdik. Gecenin sonunda yapılan çekilişle. Barbare şarapları, Zomato, Funkin Mojitos kokteylleri hediyeler dağıttı. Benim de artık Funkin Mojito kokteyl paketim var. Henüz denemedim, hediye shakerımı kullanmak bakalım ne zaman nasip olacak.. Eğlenceli karelerden stopmotion bir özete buyrun…

Kokteyl workshop @Juno Nişantaşı; alkol sonrası bilmeniz gerekenler… 

10612900_10152740832924810_8165885858307731670_n

2 gün sonra bu kez Nişantaşı’nda Bacardi eventindeydik. Deneyimli bir barmen olan Öztürk Koca’dan hem yeni bilgiler edindim, hem de bildiklerimi doğrulamış oldum. Örneğin alkolden önce içilen zeytinyağı pek de iyi bir fikir değilmiş. Ve gecenin sonunda kahve içmek de öyle. Bundan böyle kimsenin ağzına Türk kahvesi fincanı dayamamak gerekli, kahve ertesi sabah için yapılacak bir şey. Bunun yerine bol su içilebilirmiş. Ve domates suyu da mideye iyi geliyor. Ayrıca bulabilirseniz bir aspirini suda eritip içmek de iyi bir etki yaratıyor. Alkol alırken yerimizde sabit durmak, dans etmemek de masada sağlam kalanların arasında olma ihtimalimizi güçlendiriyor, biliniz.

Önce bir mojito ve enfes atıştırmalıkların ardından mini tarih dersiyle beraber bir Cuba Libre kokteyli hazırladık ellerimizle. Ve yine en güzel fotoğrafı çekene Bacardi’nin bir hediyesi vardı. Ne olduğunu göremedim açmadılar ama :)

Ardından Postkolik’in partisine geçtik. Bu arada Postkolik’ten ilk kez haberdar oldum ve son sayısını dikkatle inceledim, son derece kaliteli, her yerde bulamayacağınız kültür-sanat haberlerini, etkinlikleri uğraşmadan sizin için hazırlıyorlar.

10407869_10152741228184810_5011161802386412571_n

Fazlaca duman altı kaldığımdan ben erken ayrılmak durumunda kaldım ama kalanların çok eğlendiğini duydum.

Diyeceğim o ki eylül iyi ki geldi. Güneş enerjisiyle çalışan biri olarak umarım bu şekilde mevsimsel depresyona girmeden atlatıveririm bu dönemi…

Ve hem bu güzel fotoğraflar hem de beni evdeki cenin pozisyonumdan çıkartıp insan içine soktuğu için de Cem Karakuş’a teşekkürü bir borç bilirim.