Defne Joy’un ardından…

ddefne

Geçen gün iş için kullandığım flaş belleklerden birini boşaltırken çıktı bu fotoğraflar. Defne’nin bizim programdaki ilk günleri. Bugünler itibariyle aradan koskoca 2 sene geçmiş…

Defne’yi ilk olarak Çat Kapı programıyla tanımıştım. Mizah anlayışı her kadında bulunmaz diye düşünüyorum ama Defne zeki, komik, eğlenceli bir tipti. Yıllar sonra da onunla tanışma ve çalışma fırsatı bulmuş oldum. Bildiğimiz Defne’ydi gerçek yaşamdaki hali, evet… Ama zannettiğim gibi sürekli pozitif, neşeli kız değildi. Çok naif, bazen mutsuz, ama kamera karşısına geçtiği an olanca profesyonelliğiyle bildiğimiz enerjik, bomba gibi kız!

Kocasını delice sever,dünya tatlısı bir oğlu var. Can Kılıç çok küçük olduğundan bazen programa uykusuz, şişmiş gözlerle gelir, geç kalma paniği yaşasak da hemen giyinir makyajını tamamlatır, yayına çıkar çılgın bir girizgahla sunumunu yapıp, reklama pas attığı anda seyircilerin önünde dekordaki yatağa kendini atıp uyuyacak kadar doğal ve tatlıdır. (Di’li geçmiş zamanla O’ndan bahsetmeyi içim kaldırmıyor.)

Özgüveni vardır Defne’nin. Ama onun da hepimiz gibi sevmediği yönleri, beğenmediği tarafları vardır. Vücudunun çok güzel, fit olduğunu düşünmeme rağmen, iddialı elbiselerden kaçınır. Özellikle haftada 5 gün farklı kostümle yayına çıkması gerektiği için en çok zorlayan tarafı bu olmuştur.

Morali bozuk olduğunda küçük bir çocuk gibi, ekibin yanına kıvrılır, derdini paylaşır, sonra gidip orkestra provalarına katılır, mikrofonu kapar ve bağıra çağıra şarkı söyleyip rahatlar, yüzü güler o zaman…

3-4 ay boyunca nerdeyse her gün birlikteydik. (O kadar hoplayıp zıplamasına rağmen nefesle ilgili bir sağlık sorunu olduğunu duymadım, ilaç kullandığına rastlamadım.)Ve proje sona erdiğinde bir daha görüşme fırsatımız olmadı ve Acun’un “Yok Böyle Dans” programında izleyebildik onu. Yine canlı, yine enerjik Defne.

Ve o malum haber… Sabah 7’de yapımcımızın mesajıyla öğrendik durumu.

Defne… Bir gece Kadıköy’de bir evde… Nefessiz kalmış… Adam ambulans çağıracağına sokaklarda koşmuş, klinik aramış… Komşular bir takım gürültüler duymuş… Yokmuş gürültü falan. Astımmış; ilacı varmış…Alnında taze yara izi varmış.. Hayır, yokmuş… Yatağın üzerine yığılıp kalmış.

Yasin’in eşi… Can Kılıç’ın annesi… Nefes almayı bırakmış… Adam ünlü bir ailenin oğlu, ailece gazeteciler(!) Ablasının ertesi günkü yazısında “Ben geçmiş olsun beklerdim” gibi bir cümle… Kardeşi (o da aile gazetesinin yazı işleri müdürü) bu durumda kalmış… Zan altındaymış… Oysa herkes haksız yere üstlerine gelmiş çok kırgınmış. Gerçekten yazık…

2 yıl geçti… Hayat hepimiz için devam etti. Kimseye bir şey olmadı. Defne, olduğu yaşta kaldı. Ama Can büyüdü. Annesiz. Olan sadece onlara oldu. Şimdi tek yapabileceğimiz gazetelere malzeme olmuş vefat hikayesiyle, zamanla, mekanla, kişilerle yargılamamak. Çünkü dışarıdan konuşmak çok kolay. Halbuki şartlar öyle bir gelişir ki, hepimizin başına benzer şeyler gelebilir. O bir eş, o bir anne, o bir insan…

Sadece huzur içinde uyu Defne… Özlüyoruz.

deffne

Yorum bırakın